🦊 Bir Bilim Dalı Ile Ilgili Bütün Kaynaklar
Enstitümüdürünün enstitü yönetimi ile ilgili getireceği bütün işlerde karar almak, Öğrencilerin kabulü, ders intibakları ve çıkarılmaları ile eğitim-öğretim ve sınavlara ait
Bir başka husus ise “Müzikte Bilimsel Araştırma Yöntemleri” dersini çoğu kurumda müzik eğitimcileri bazı kurumlarda diğer bilim dallarından eğitimcilerin yürütmeleridir ve bu
Her ne kadar rehberlik, pek çok sosyal bilimle ilişki. içinde olsa da, bireyi konu alan bir hizmet alanı olarak psikoloji ile daha sıkı bir ilişki içerisindedir.Rehberliğin. bireye yönelmesinin sebepleri kendine özgülük, kişilik, ruh sağlığı gelişimi ve benlik gelişimi sayılabilir. 3.REHBERLİGİN SOSYOLOJİK TEMELLERİ.
hakkındakaynaklar üzerinden bir değerlendirme anlayışı ortaya koymaya çalışmaktır. Tezin bütün bölümlerinde kaynaklar üzerinden hareket edilmeye çalışılmış, bu dönemle ilgili muğlak kanaatlerin cevabı, malumat toplama, tahlil ve tahkik etme yöntemleriyle aranmıştır.
Vikipedi'ye Göre Ekonomi (İktisat bilim dalı) nedir? İktisat veya "ekonomi", üretim, dağıtım, tüketim, ticaret, değişim ve bölüşüm ile ilgili etkinliklerin bütünü ile bu etkinlikleri inceleyen bir bilim dalıdır. Mevcut kaynakların sınırlı, insan ihtiyaçlarının ise sınırsız olması, iktisat biliminin ortaya çıkma
birbilim dalı olarak ortaya çıkmasında önemli katkılar sunarak konuyla ilgili pek çok müstakil eser telif etmişlerdir. Bu çalışma Hanefî Mezhebinin ilk muhtasarlarından kabul . edilen . el-Kâfî adlı eserde Hâkim eş-Şehî. d el-Mervezî’nin devletler hukuku ile ilgili görüşlerini araştırma konusu edinmektedir
5 Protein Dizisi Veri Tabanları: Özel bir organizmanın, protein veya protein grupları ya da özel ailelerle ilgili bilgi depolayan veri toplayıcılarının uzmanlaşması ve bütün türlerdeki proteinleri kapsayan evrensel veri tabanları arasındaki farkı ayırt etmek için gereklidir.
Hakkında Hakkında Emine Özkazanç 2021-10-27T10:26:31+03:00. Sosyal Pediatri, çocuğun sağlıklı yaşamını destekleyen bir bilim dalıdır. Günümüzde tıp yeni boyutlar kazanmakta, klasik hastalıkların incelenmesinin dışında koruyucu ve geliştirici hekimlik anlayışı giderek egemen olmaktadır. Bu anlayışta organizmayı
BİRBİLİM DALI OLARAK ARKEOLOJİ/SANAT TARİHİ Birbirlerine yardımcı ve tamamlayıcı alanlar olarak tanımlanan bilim dalları ve aralarındaki işbirliği, disiplinler arası tanımlamasıyla ifade edilmektedir. Son yıllarda, özellikle sosyal bilimler arasında giderek yaygınlaşan disiplinler arası çalışmalar dikkat çekmektedir.
sGrua. Tarih bilimin araştırma ve çalışma konusu son derece kapsamlı olduğundan etkileşim içinde olduğu, yardımcı pek çok bilim dalları mevcuttur. Tarihe Yardımcı Bilim Dalları Nelerdir? Sosyal bilim alanlarından birisi olan tarih geçmişte yaşanmış olayları inceler. Tarih biliminin konusu başlı başına insanları cezbetmektedir. Gerçekten de bir geziye çıkmadan önce o bölgenin tarihi ve turistik yerler hemen araştırılır. Yörenin geçmişte hangi uygarlıklara ev sahipliği yapmış olduğu araştırılır. Tarih bir sosyal bilim dalıdır. Tarihin konu geçmiş olayları incelemektir. Tarih biliminin pek çok yardımcı bilim dalları mevcuttur. Bunlardan bazıları anlaşılabilir iken bazıları ise ilk bakışta garipsenmektedir. Örneğin; arkeoloji tarihin bir yardımcı dalıdır fakat kimya biliminin de yardımcı dal olduğu söylendiği vakit ilk anda bağlantı kurulamamaktadır. Kısaca İsimleri Ve Açıklamaları Tarih biliminin kapsamlı alanı ile ilgili çalışma yapılırken yararlanılan yardımcı bilim dalları aşağıdaki bilim alanlarıdırAntropoloji; insanı toplulukla bir bütün olarak ele alan bilim kazılar vasıtası ile geçmiş uygarlıklara ait bulguları konu edinen bilim tarihin mekansal ilintisini ele alan bilim kitabeleri inceleyen bilim kültür geçmişten bugüne dilleri inceleyen bir armaları inceleyen bilim tarihi kalıntıların yaşını tespit emek noktasında yardımcı para, sikke ve madalyalar konusunu eski yazıları yer adlarını öz anlatımla toplum bilimdir.
Türkçe[düzenle] Ad[düzenle] bilim dalı belirtme hâli bilim dalını, çoğulu bilim dalları bilim konusu, incelediği olaylar ya da yordam ve işlemleri yle ötekilerden ayrılan alt bilim, disiplin Çeviriler[düzenle] çeviriler Fince tieteenhaara fi İngilizce discipline en, branch of science en İspanyolca Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz. İsveççe Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz. Kürtçe Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz. Çeviriler[düzenle] çeviriler Almanca Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz. Arnavutça Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz. Estonca Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz. Fince Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz. Fransızca Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz. İngilizce Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz. İspanyolca Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz. İsveççe Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz. Kürtçe Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz. Özbekçe Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz. Rusça Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz. Kaynakça[düzenle] Türk Dil Kurumuna göre "bilim dalı" maddesi
Günlük hayatta sıkça duyduğumuz Bilimin tanımı nedir? Bilimin dalları nelerdir? Bilim dallarının gelişimi nasıl olmuştur? işte detaylar… Bilim veya ilim, fiziki ve doğal evrenin yapısının ve hareketlerinin birtakım yöntemler deney, düşünce ve/veya gözlemler aracılığıyla sistematik bir şekilde incelenmesini de kapsayan entelektüel ve pratik çalışmalar Dil Kurumu sözlüğünde bilim“Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi.”“Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi.”“Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir ereğe yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci.” olarak Akademisi Üyesi Sabancı Üniversitesi Ali AlparBilim gözleyebildiğimiz, içinde yaşadığımız bu “dünya” üzerine sadece gözleme ve deneylere ve mantığa dayanarak bilgi edinmektir. “Dünya” ile bütün evreni, yeryüzünü, canlı ve cansız varlıkları, insanı ve toplumu kastediyoruz. Bilim yoluyla bütün insanlık için ortak bilgi edinebiliriz çünkü aynı şartlar altında aynı gözlemlerden herkes tarafından hep aynı bilgiler elde tahminler her zaman yanlışlanmaya açıktır. Şimdiye kadar hep “doğru” çıkan bilgi yeni bir alanda da geçerli midir diye sorduğumuzda bunun cevabını ancak deney veya gözlemle elde edebiliriz. Tahminimiz yanlış da çıkabilir. O zaman önceki tecrübelerimiz bu yeni alanda geçerli değilmiş, bunu öğreniriz. Tahminimiz doğru çıkarsa bu önermenin geçerlilik alanı daha da genişlemiş gözlenebilecek konularda gözlem yapmadan bilgi sahibi olamayacağımızı kabul ederiz. Bakmadan bilmek aslında bilgimizi kendi tecrübemize ve başkalarının tecrübesine dayandıran sağduyu ile örtüşür. Bilimin günlük hayattaki sağduyudan farkı, teleskopla, mikroskopla, parçacık hızlandırıcıları vs birçok deney ve gözlem aracı ile günlük gözlemlerimizin çok ötesinde de bilgi edinebilmesidir. Bilimin sağduyudan farkı aynı zamanda bilgiyi edinirken nesnel bir bakış açısının korunmasını sağlayan bilimsel yöntemi bilim geliştikçe, evrenin günlük hayatın ufkuyla sınırlı, sezgilere aykırı özelliklerini öğreniriz. Bilimin getirdiği yeni gözlem ve tecrübelerle mesela, Dünya’nın düz olduğu gibi bazı eski inançlardan neden, merak ve amaç besleyen bir olgu olarak günümüze kadar birçok alt dala bölünmüş, insanların daha iyi yaşam koşullarına kavuşmasına, bilinmeyen olguları bulmasına ve yeni şeyler öğrenmesine önayak olmuştur. Tüm bilim dalları evrenin bir bölümünü kendine konu olarak seçer, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışır. Bilim; temelleri sanat tarafından atılmış, her aşamada sanat ve yaratıcılıkla beslenerek insanların hayat koşullarını iyileştirmek için yapılan çalışmaların bütünüdür. Einstein bilimi, her türlü düzenden yoksun duyu verileri ile düzenli düşünceler arasında uygunluk sağlama çabası, Bertrand Russell ise gözlem ve gözleme dayalı akıl yürütme yoluyla dünyaya ilişkin olguları birbirine bağlayan yasaları bulma çabası olarak insanlığın yeryüzündeki yaşama ortamına duyduğu merak, yaşam standartlarını yükseltecek bir etkinliğe bürünmeye başladı. Olağan gibi görünen olayları anlama çabası, aslında dünyanın gizemlerle dolu bir yer olduğunu ve bunları çözümlemek gerektiği gerçeğini doğurmuştur. Geleneksel bilim sadece anlamaya ve çözmeye gereksinim hissetse de, ileri safhalara bölünen bilim türleri sadece çözmeyi değil çözümden öte ilerlemeyi de kapsar. Geçmişe bakıldığında en önemli sayılan bilim dallarından bazıları matematik, geometri, gök bilimi ve tıptır. Çok çeşitli matematiksel çözümleme sistemlerinin geliştirildiği ilk zamanlardan bu yana hâlâ yeni formüller, sistemler, kuramlar geliştirilmektedir ki bu da bilimin sürekliliğine bir yasalar bilimin vazgeçilmez ögeleri olsa da, hâlen birçok bilimsel yasanın doğruluğu tartışılır düzeydedir.[kaynak belirtilmeli] Bilim deneye çok önem verir ve bilimsel yöntem deneye dayanır. Bu evre, işlenen konuyu daha inandırıcı kılmanın yanında belirli bir çerçeveye oturtur. Bir varsayım hipotez, muhtelif sınamalar sonucunda doğrulanırsa kuram teori statüsünü alabilir ve temel taş niteliğine bürünebilir. Bilimin sonsuz bir süreç içinde değişimi yadsınamaz bir durumdur. Zaman içinde alt dallara bölünen bilim sayısal ve sosyal alanlarda ayrı konulara bürünmüş; fakat nitelik açısından aynı amaca hizmet etmeyi dallarıZaman içinde farklı bilim dalları, veya alanları, özelleşmiş ve gelişmiştir. Sıklıkla akademik düzeyde bilimlerin dallaşması iki ana kategoride ele alınır. Doğal fenomenleri araştıran ve inceleyen doğa bilimleri veya doğal bilimler ile toplumu, bireyi ve insanî faaliyetleri ve davranışları araştıran ve inceleyen sosyal ve beşerî bilimler. Biyoloji, fizik ve kimya gibi bilimler doğa bilimlerine örnekken, sosyoloji ve antropoloji gibi bilimler sosyal bilimlere örnektir. Bu temel alanlar arasında çok çeşitli ilişkiler olmuş, mühendislik ve tıp gibi bu alanlarla ilişkili birçok uygulamalı disiplin de olduğu gibi özellikle son yüzyılda birçok inter-disipliner dal da ortaya çıkmıştır; sibernetik, ekonofizik ve tıbbi antropoloji bilimi sıklıkla bu iki ana kategoriden farklı üçüncü bir kategori olan formal bilimler kategorisinde yer alır; zira hem doğa bilimlerine hem de sosyal bilimlere yakın ve uzak olduğu birçok nokta mevcuttur. Matematik, belirli bir bilgi alanının nesnel, dikkatli ve sistematik incelenmesi hususunda doğa bilimlerine yakınken, inceleme yöntemi olarak ampirik yani deneysel yöntemler barındırmaması açısından ayrılır; matematikte edinilen bilgi ampirik yöntemlerle değil de a priori ile doğrulanır. Formal bilimler kategorisi matematiğin yanında istatistik ve mantık bilimlerini de içermektedir. Bu iki bilim, matematik ile birlikte, tüm bilimler, özellikle ampirik bilimler açısından önemli bir yere sahiptir; örneğin formal bilimlerdeki çeşitli gelişmeler fiziksel ve biyolojik bilimlerde de büyük gelişmelere sebep olmuştur. Nitekim formal bilimler hipotez, kuram ve kanunların oluşmasında, hem şeylerin nasıl çalıştığı ve olduğuna yönelik doğa bilimleri hem de insanların nasıl düşündüğü ve davrandığına yönelik sosyal ve beşerî bilimler keşif ve tanımlamalarda hayati bir önemi bilimlerin bir ampirik bilim olup olmaması durumu 20. yüzyıldan beri tartışma konusu olmuştur. Bu tartışmalar etrafında sosyal ve davranışsal dalların bir kısmı bilimsel olmadıkları eleştirileriyle karşılaşmıştır. Hatta bazı akademisyenler örneğin Nobel Ödülü sahibi fizikçi Percy W. Bridgman, ve bazı siyasetçiler örneğin ABD Senatörü Kay Bailey Hutchinson, diğer dallara oranla spesifik-olmayan, muğlak veya bilimsel açıdan yersiz buldukları bazı dallar için “bilim” sözcüğünü kullanmaktan dallarının gelişimiAstronomi ve fizikGök bilimi, bilim dalları arasında en eski olanlardandır ve özellikle antik çağlarda en yoğun anlamda icra edilen, bilimlerin anası olarak görülen bir bilimdir. İnsanların gökyüzüne olan ilgisi, yukarıda asılı duran cisimleri incelemeye itmiş ve teleskobun bulunmasıyla bu gözlemler daha etkin bir hâl almıştır. Babilli olgusal astronomlara nazaran Yunan astronomları, matematiksel ayrıntıları özümseyerek bu bilimin gelişmesinde temel noktaları İmparatorluğu’nun iktidarı altındaki Mısır’da yaşamış olan Batlamyus özellikle astronomi tarihi ve genel olarak bilim tarihi açısından önemli bir konuma sahiptir. Daha sonraları İslam astronomları tarafından el-Mecisti olarak anılacak olan Hè Megalè Syntaxis yani “Büyük Derleme” isimli astronomi konulu eseri Orta Çağ boyunca genel geçer kabul gören astronomi eseriydi ve yazarı olarak Batlamyus neredeyse mitik bir statüye getirilmişti. Batlamyus’un evren modeli geosantrik yani yermerkezciydi ve uzun yıllarca kabul gören bu sistemden güneş-merkezli bir sisteme geçiş tartışmalar bir astronom olan Nikolas Kopernik, dünyanın ve diğer gezegenlerin, güneş etrafında döndüklerini açıklamış; heliyosantrik yani güneş-merkezli bir sistem ortaya atmıştır. Copernicus’un sistemini Commentariolus isimli bir risale ile arkadaşlarına tanıtmış daha sonra sistemini, Papa III. Paulus’a ithaf ettiği ayrıntılı bir şekilde başyapıtı sayılacak De revolutionibus orbium coelestium isimli eserinde açıklamıştır. Bu astronomi biliminde yeni bir dönem açılmasına sebep olmuştur. Teleskobu geliştirmesi, yaptığı astronomik gözlemler ve Kopernik’in sistemine verdiği destek ile tanınan İtalyan bilim insanı Galileo Galilei de astronomi ve fizik tarihi için önemli birisidir ve zaman içerisinde modern gözlemsel astronominin babası ve modern fizik biliminin babası gibi atıflara mazhar olmuştur. 1671’de ilk aynalı teleskobu yapan matematik ve fizikçi Isaac Newton uğraştığı bilim dallarının gelişmesine çok fazla katkıda bulunmuş diferansiyel ve integral hesabın temellerini atmıştır. Ayrıca Newton’un 5 Temmuz 1687’de yayımladığı, Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica kitabı klasik mekaniğin temellerini oluşturan Newton’ın hareket yasaları ve yer çekimi gibi önemli konuları teorik fizikçi Albert Einstein enerjinin ışık hızının karesiyle kütlenin eşit olduğunu E=mc² formülüyle görelilik kuramı ve İzafiyet teorisi ile kütlenin uzay zamanı büktüğünü ve zaman,mekân,hareketin birbiriyle bağımlı olduğunu ispatlayıp brown hareketi ile atomun varlığını kanıtladı. Leopold Infeld’la birlikte yazdığı Fiziğin evrimi kitabı ile kuantum ve mekân gibi konuları içerir. KimyaKimya, maddenin yapısını ve davranışlarını inceleyen bir bilim dalıdır. Fizikokimya, biyokimya, analitik kimya, anorganik kimya ve organik kimya temel dallarıdır. Tıp gibi pek çok bilim dalının yardımcısı konumunda olan kimya biliminin gıda, ilaç, boya, kozmetik ve tekstil alanlarında kullanımı dolayısı ile, en bilinen dalı organik çağlarda maddenin belirli temel elementlerden oluştuğu düşünülür ve birçok kültürde bunlar hava, su, ateş ve toprağı içerirdi. Bununla birlikte antik Yunan filozoflardan bir kısmı atom fikrini ortaya atmış ve her şeyin çok küçük yapıtaşlarından meydana geldiğini öne sürmüşlerdir. Bu filozoflara daha sonra atomcu filozoflar da denmiştir. Çok eski çağlardan beri insanlar metalürji ile uğraşmakta, çeşitli eşyanın yapımında kimyasal olayları ve bunların sonucu olan ürünleri kullanmaktaydılar; örneğin camdan eşyanın üretiminde. Orta Çağ’a doğru simya geleneği ortaya çıkmıştır. Simya geleneği kimyanın öncülüdür ve mistisizm, felsefe gibi ögelerle kimyasal çeşitli araştırmaların karışımından ibarettir. Simyada özellikle iki önemli kavram ve amaç bulunmaktaydı biri zaman zaman felsefe taşı olarak da anılan ve her türlü maddenin veya metalin altına dönüştürülmesine yardımcı olacak efsanevi bir şey, diğeri ise içen kişiye ölümsüzlük veya çok uzun yaşam vadedecek ölümsüzlük iksiri yani ab-ı simyaya olan ilgi daha da bilimselleşmiş ve simyadan ayrık olarak kimya bilimi ortaya çıkmıştır. Modern kimyanın simyadan ayrışması ve temellerinin atılmasında önemli katkıları olan bir isim Robert Boyle’dur. Bugün özellikle ismini verdiği Boyle yasası ile tanınan Boyle atomcu fikriyatı savunan bir bilim insanıydı. Fransız bilim insanı Antoine Lavoisier ise kütlenin korunumu kanunu ile gerek kimya gerekse bilim tarihinde önemli bir adım atmış, kimya biliminin babası olarak da anıldığı olmuştur. Kendisi ayrıca oksijen ve hidrojeni tespit edip adlandırandır. 19. yüzyılın başına kadar kimyanın, öteki fizik bilimlerin tersine, tümevarım induction yönünün tümdengelim deduction yönünden daha baskın olması, onun biyolojik bilimlere daha yakın olmasına neden oluyordu. Ama matematik ve fizik yöntemlerin kimyaya uygulanması sonucu yeni bir bilim dalının, yani fizikokimyanın doğmasında başta Wilhelm Ostwald, Van’t Hoff ve Arrhenius’un payları büyüktür. Kimyasal maddelerin fiziksel değişimlerini, fiziksel olayların kimyasal maddelerin özeliklerinden yararlanılarak açıklanmasını konu alan ve elektrokimya, kolloid kimyası, çekirdek kimyası ve polimer kimyası gibi kollara ayrılan fizikokimya, bu bilginlerin 1881’de Zeitschrift Für Physikalische Chemie adlı bilim dergisini yayımlamalarıyla bilim dünyasında kimyadan ayrı bir dal olarak yerini almıştır. İnsanların öğrenme ve araştırma merakı zamanla analitik çözümlemeli kimyanın doğmasına neden olmuş, bu durum zaman içinde koordinasyon kimyasının ve endüstriyel analitik kimyanın gelişmesine zemin hazırlamıştır. Analitik metotların keşfi tıp, biyoloji ve genetik alanında kimyanın kullanımını yaygınlaştırmıştır. Penisilin ve vitaminlerin keşfi ile kimya biliminin insanın yaşam kalitesini artırdığı gerçeğinin yanında gelişen teknolojinin üretim süreçlerinde kullanılmaya başlanması, çevre sorunlarına neden olmuş, bu durum doğal kaynakların ihtiyatsızca sarf edilmesi sonucunu doğurmuştur. Bu nedenle çevre kimyası ve su kimyası gibi alt bilim dalları da gelişmiştir. Matematik ve Geometri Antik çağlardaki bilimsel etkinliklerde matematiğin önemli bir rol oynadığı, eski Mısırlılar, Mezopotamyalılar, Hintler gibi çok çeşitli kavimlerin matematikle uğraştıkları matematiğinin en önemli isimlerinden olan Tales’in geometriyi, Mısır’da kaldığı süre içerisinde öğrenmesi ve bu bilimi etrafındakilere öğretmesi sonucunda gelişme devam etmiştir. Sayıların babası olarak anılan Pisagor’un ünlü teoremi onu zamanının en büyük bilim insanları arasında hatırı sayılır bir yere Çağ, özellikle Hint ve İslam matematikçilerinin yoğun çalışmalarına sahne olmuştur. 499 yılı kadar erken bir dönemde Hint matematikçi Aryabhata ilk sinüs trigonometrik tablolarını oluşturmuş, cebir, diferansiyel denklemler ve sonsuz küçük değerler için algoritmalar ve teknikler geliştirmiştir. 12. yüzyılda bir başka Hint matematikçi Bhaskara ilk kez diferansiyel kalkülüsün ve temel kavramlarının temellerini atmıştır. İslam bilim insanları da Orta Çağ’da birçok matematiksel buluş ve keşfe imza atmıştırlar. 9. yüzyılda el-Harezmi Hint-Arap rakam sistemi ve denklemlerin çözümü üzerine önemli eserler vermiştir. Nitekim algoritma sözcüğü isminin Latinizasyona uğramış hâlinden köken almıştır. Özellikle cebir alanındaki eski buluşları muhafazası ve getirdiği yeni gelişmeler sebebiyle Harezmi zaman içinde cebirin babası olarak anılmıştır. 12. yüzyılda yaşamış olan bir başka matematikçi Ömer Hayyam ise Öklid’in çalışmalarına eleştiriler getirmiş ve analitik geometri ile Öklid dışı geometrinin temellerini atmıştır. Ayrıca kübik denklemlere genel, geometrik bir çözüm getiren ilk matematikçi de Çağ’da Batı’daki en önemli matematikçilerden biri Fibonacci’dir. Fibonacci Arap rakam sistemini Avrupa’ya tanıtmış ve yaygınlaşmasına önayak olmuş, ve bugün Fibonacci sayıları olarak anılan sayı dizisini yaygınlaştırmıştır. Aslında bu sayı dizisini ilk keşfeden kendisi değildir fakat onun kitabında örnek olarak kullanıldık sonra Batı’da ün ve 18. yüzyıllarda Batı’da matematik yükselişe geçmiş, birçok önemli matematiksel buluş gerçekleşmiştir. İskoç John Napier doğal logaritmaları araştırmış, Kepler gezegensel hareketlerin matematiksel kanunlarını ortaya koymuş, René Descartes bugün hâlen sıkça kullanılan Kartezyen koordinat sistemini ve dolayısıyla analitik geometriyi geliştirmiştir. Alman matematikçi Gottfried Wilhelm Leibniz kalkülüs üzerine birçok çalışmasıyla kalkülüsü geliştirmiş ve bugün kalkülüste kullanılan notasyonun temellerini atmıştır. Pierre de Fermat ve Blaise Pascal olasılık teorisinin temelini atmışlar ve dolayısıyla ilgili kombinatorik kurallarını keşfetmişlerdir. Pascal ayrıca Pascal teorisi ve her ne kadar kendisinden daha önce Doğu’da bilinse ve kullanılsa da[39] Pascal üçgeninin geliştiricisi ve isim babasıdır. 18. yüzyılda matematikçi Leonhard Euler fonksiyon kavramını ve matematikteki sayısız notasyonu örneğin doğal logaritmanın tabanı olarak e notasyonunu geliştirmiştir. Sayı teorisi, graf teorisi, geometri gibi çok çeşitli alanlarda önemli eserler vermiş, önemli buluşlara imza yüzyılda yaşamış olan Alman matematikçi Carl Friedrich Gauss ise gerek matematik gerekse diğer birçok bilimde önemli başarılara imza atmış; temel cebir teorisi veya cebirin temel teoremini kanıtlamış, Theorema Egregiumu ortaya atmış ve kanıtlamış, karmaşık değişkenli fonksiyonlarda önemli çalışmaları olmuştur. Yine 19. yüzyılda yaşamış olan George Boole isim babası olduğu yeni bir cebir türü olan Boole cebirini ortaya atmıştır. TıpBilimin tıp alanındaki ilk gelişmeleri Asya kıtasında gerçekleşmiştir. Hindistan, Mısır, Çin, İran ve Yunanistan’da tıp sistematik bir biçimde gelişmeye başlamış ve bir bilim dalı olarak insanlığın en büyük sorunlarından biri olan sağlık alanındaki gelişmeler yüzyıllar boyu yarımadasında, İndus Vadisi uygarlığından beri tıp ve diş hekimliği mevcuttu. Nitekim, Hint tıbbi geleneği olan Ayurveda bugün bile çağdaş tıbbın yanı sıra varlığını sürdürmektedir. İngilizlerin Hint yarımadasını kolonileştirmesine kadar bölgedeki temel tıp sistemi olan Ayurveda, ilk dönemlerinde civa-kükürt bazlı ilaçlar kullanmıştır. Bunun dışında, bugün çeşitli tıbbi yararları bilinen zerdeçal gibi çeşitli bitkiler de tedavilerde klasik Hint tıbbında antik çağlardan günümüze kadar varlığını sürdüren geleneksel bir tıbbi gelenek mevcuttur. Taoist hekimlerin yaptığı ampirik hastalık ve rahatsızlık gözlemlerinin ve Çin düşüncesinin bir sonucu olan geleneksel Çin tıbbı, bitkisel tedavi, akupunktur ve masaj gibi çok çeşitli pratik yöntemlere sahiptir. Bunların dışında beslenme terapisi ve Feng Şui gibi zihinsel terapiler de geleneksel Çin tıbbında yer hastalara büyü ve batıl inançlarla bezeli bir tedavi sunmak yerine, iyileştirici etkileri kanıtlanmış tedavi yöntemlerine başvurmaya başlaması, tıp biliminde hasta öneminin kavranmaya başlamasına sebep olmuştur. İlk başlarda bölgelere göre farklılık gösteren tedavi yöntemleri, son iki yüzyıldır modernleşmeye başlamış ve genel anlamda ortak bir çabaya dönüşmüştür. Avrupa’daki salgınlardan sonra daha fazla gelişme kateden tıp bilimi, günümüzde genetik çalışmalarının gelişmesiyle çok üst düzeylere Çağ boyunca Orta Doğu başta olmak üzere İslam’ın yayıldığı topraklarda birçok önemli İslam hekimi yetişmiştir. Bunlardan biri İranlı Razi, nöroşirürji ve oftalmoloji dallarında sıklıkla bir öncü olarak görülmüştür. Deneysel tıbbın önemini vurgulayan Razi ayrıca birçoğuna göre pediatri dalının da babasıdır. Yazdığı birçok eserde çok çeşitli tıbbi bilgiler aktaran Razi ayrıca çiçek hastalığı ile kızamık hastalığını birbirinden ayıran ve açık bir şekilde tanımlayıp, diyagnozunu yapan ilk hekimdir. Alerji ve immünoloji konularında da ilk eser veren hekim kendisidir. Bir başka tanınmış Müslüman hekim de İbn-i Sina’dır. 14 ciltlik başyapıtı el-Kanun fi’t-Tıb Tıbbın Kanunu isimli eseri tıp açısından bulaşıcı hastalıkların ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların keşfi, enfeksiyöz hastalıkların yayılımının önüne geçmek amacıyla karantina uygulamasının ortaya atılması, mikroorganizmaların varlığının varsayılması ve nöropsikiyatri vb. birçok keşfi ve buluşu içinde Çağ ve sonrasında Batı’da önemli tıbbî buluşlar olmuştur. Garcia de Orta tropikal tıbbın öncüsü olarak ortaya çıkıp başta kolera olmak üzere çoğu tropikal hastalığı doğru şekilde tanımlarken, William Harvey, Batı’da kan dolaşımını doğru ve tam bir şekilde açıklayan ilk Batılı olmuştur. Daha sonraları 19. yüzyılda Louis Pasteur ilk başarılı kuduz aşısını bulmuş, kendi ismini alacak olan pastörizasyon işlemini de ilk kez ortaya atmıştır. Louis Pasteur aynı zamanda Robert Koch ve Ferdinand Cohn ile birlikte mikrobiyoloji dalının babalarından biri olarak kabul edilir. 1905 yılında Nobel Ödülü almış olan Robert Koch aynı zamanda Tuberculosis bacillus ve Vibrio cholera gibi hastalığa neden olan önemli bakterileri ilk kez izole eden kişidir. Daha sonra kendi adıyla anılacak olan Koch postülatlarını geliştirmiştir. BiyolojiBir bilim dalı olarak 19. yüzyıla kadar şimdiki alt dallarıyla gelişen biyoloji, canlıların tüm özelliklerini inceleyen bir sistemidir. Başta insan olmak üzere, bitkileri inceleyen botanik, Hayvanları inceleyen zooloji, mikroorganizmaları inceleyen mikrobiyoloji gibi alt dallara doğaya dair birçok çalışma yapmış, birçok bitki ve hayvan türünü incelemiş ve kategorize etmiştir. Aristo’nun görüşleri, kendisinden sonraki bazı bilim insanlarının yaptığı eklerle birlikte özellikle Batı’da uzun bir süre otorite Çağ’da özellikle İbn Nefis, İbn Cahız ve İbn Baytar gibi Müslümanlar bilim insanları biyoloji dalına katkıda bulunmuşlardır. Özellikle erken evrim düşünüşüne katkıda bulunmuş olan İbn Cahız, besin zinciri fikrini de ilk kez ortaya atan kişidir. 9. yüzyılda yaşamış olan el-Dinaveri ise bitki evrimini, bitkilerin gelişimini incelemiş ve Kitâb’ün-Nebat isimli eserinde birçok türü tanımlayarak botanik bilimine katkılarda bulunmuştur. Bir başka bilim insanı olan el-Nebati’nin öğrencisi olan İbni Baytar eczacılığa ilişkin farmasötik bir ansiklopedi hazırlamış ve birçok bitki, yiyecek ve ilacı eserinde tanımlamıştır. Bu eserin Latince çevirisi daha sonra Avrupalı bilim insanları tarafından 18. ve 19. yüzyıllarda kullanılmıştır. İbn Nefis pulmoner ve koroner dolaşımı doğru bir şekilde tespit etmiş, metabolizma kavramını temellerinden sayılan modern evrim teorisi, Charles Darwin’in görüşlerinin üzerine inşa edilmiştir. Darwin, Türlerin Kökeni , İnsanın Türeyişi, ve Cinsiyete Mahsus Seçme İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi eserlerinde görüşlerini belirtmiştir. Manastırın bahçesindeki bezelyeleri birbirleriyle eşleştirerek genetik bilimin temellerini atan Gregor Mendel klasik genetik kanunlarının yapıtaşlarını oluşturmuştur. SosyolojiHer ne kadar diğer bilim dallarına oranla görece yeni bir bilim dalı olarak tanımlansa da, sosyolojik yani toplumbilimsel çalışmalar ve gözlemler antik çağlardan beri mevcuttur. Herodot ve Tukididis gibi isimlerin eserlerinde sosyolojik gözlem ve değerlendirmelere rastlamak erken dönem İslam sosyolojisinin varlığına dair çeşitli kanıtlar vardır. İslam düşünürü İbn Haldun’un, evrensel tarihi analiz eden yedi ciltlik eserine yazdığı, Mukaddime isimli önsözünde çeşitli sosyolojik teorileri ilk kez formüle ederek sosyal felsefede ve bir dal olarak sosyolojinin gelişiminde öncü konumuna gelmiştir. Örneğin bu eser aracılığıyla İbn Haldun yeni bir bilim dalı olarak ilm el-ümran bilimini ortaya atmış ve şöyle tanımlamıştır “Bu bilimin … kendine has bir konusu vardır; yani insani toplum, ve kendine has sorunları vardır; yani toplumun doğasında birbirini takip eden toplumsal dönüşümler…” Ayrıca bu eserindeki düşünceleri ile tarih bilimi ve tarih felsefesi açısından da önemli bir adım ne kadar sosyoloji terimi kendisinden önce kullanılmış olsa da, bağımsız olarak tekrar terimi ortaya atan[60] ve sosyolojiyi pozitif bilimlerin kraliçesi’ olarak görerek zaman içinde sosyolojinin babası olarak da anılan isim Auguste Comte’dir. Bununla birlikte genel olarak Comte sosyolojinin kurucusu olarak görülmez. Batı’daki sosyoloji dalıyla uğraşan ilk isimler genellikle Darwin’in evrim kuramından etkilenmiştiler ve özellikle analojik olarak canlı organizma ile toplumu karşılaştırmaktaydılar. Bu isimlere örnek vermek gerekirse Herbert Spencer ve Lewis Henry Morgan gibi isimler zikredilebilir. 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında Émile Durkheim, Vilfredo Pareto, ve Max Weber gibi klasik sosyologlar bilime önemli katkılarda bilimiSiyaset bilimi çok eski çağlardan beri siyasî faaliyetlerle birlikte gelişim göstermiş, önemli bir sosyal bilim dalı hâline gelmiştir. Antik Hindistan’daki Vedik metinlerden, daha sonraki çeşitli Budist metinlere kadar birçok metinde siyasete dair incelemeler ve çalışmalar yer alır. Hint siyasi düşünür Çanakya MÖ 350-283 siyasî düşünce, ekonomi ve toplumsal düzen gibi konuları ele alan Arthashastra isimli eseriyle tanınır. Benzeri şekilde Antik Yunan’da da birçok siyasi fikre rastlanır; gerek Homeros, Hesiodos ve Tukididis gibi erken dönem yazarlarının eserlerinde gerekse Eflatun ve Aristo gibi filozofların eserlerinde çok çeşitli siyasî fikir ve incelemelere rastlanabilir. Eflatun Devlet isimli eserinde kendince ideal olan siyasi yapılanma ve yönetim biçimini açıklamış ve Çağ’da farklı siyasî görüşler ve din ile siyaset ilişkilerini ele alan çeşitli eserler ortaya çıkmıştır. Augustinus’un Tanrı’nın Şehri eseri gibi eserlerin Orta Çağ’daki din-siyaset ilişkileri anlayışına katkısı olmuştur. Orta Çağ’da ayrıca İslam topraklarında da çeşitli siyasî düşünüşler ve incelemeler olmuştur ve bu çağlardan başlarak siyasetname, ıslahatname gibi adlandırılan farklı yazın gelenekleri ortaya çıkmıştır. Örneğin 11. yüzyılda Nizamülmülk tarafından yazılan Siyasetname devlet yönetimi ve devlet işleri konu edilmiştir. Siyasî yazın ve inceleme geleneği daha sonraki çağlara kadar devam etmiş, örneğin Osmanlı Devleti’nde yoğun bir siyasetname ve ıslahatname gelenekleri ortaya çıkmıştır, Muhyî-i Gülşenî, Hasan Kâfî el-Akhisârî, Kâtip Çelebi gibi isimler Doğu’daki siyaset bilimine katkıda rönesansı sırasında yazar Niccolò Machiavelli yazdığı Prens Il Principe isimli eseriyle siyaset bilimi tarihi açısından önemli bir yere gelmiştir. Eserde farklı durumlarda iktidara gelen hükûmdarın her duruma göre nelere öncelik tanıması gerektiği, nasıl bir siyaset izlemesi gerektiği açıklanır. Orta Çağ’da ve sonrasındaki dönemde birçok farklı siyasî iktidar biçimi ve devlet yapılanması farklı isimlerce savunulmuştur. Örneğin Fransız hukukçu Jean Bodin iktidar ve devlet üzerine yazdığı Devlet üzerine Altı Kitap Les Six livres de la République isimli eseriyle tanınmış, mutlakiyetçiliği şiddetle bilim olarak siyaset bilimi özellikle 19. yüzyılda akademik anlamda yapılanmaya başlamış, 1880 yılında ABD’de ilk siyaset bilimi okulu bölümü kurulmuş ve daha sonra 1903 yılında Amerikan Siyaset Bilimi Birliği kurulmuştur. Siyaset bilimi üzerine akademik çalışmalar artarak devam etmiş, birçok farklı üniversitede siyaset bilimi bölümleri psikoloji bilimi içerisinde konu edilen çoğu kavram, olay ve fenomen antik Hindistan, Çin ve Mısır gibi medeniyetlerde de felsefî ilgiye mazhar olmuştur. Eflatun ve Aristo gibi Yunan filozoflar da psikolojik çeşitli konulara yazınların ve düşüncelerinde yer vermişlerdir.[62] Bununla birlikte psikolojide klinik ve deneysel yaklaşımlar[64] Orta Çağ’daki Müslüman bilim insanları tarafından hastaneleri olarak tanımlanabilecek ilk kurumlar İslam topraklarında 8. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Nitekim Müslüman hekimler erken dönemlerden itibaren “akıl hastalığı” olarak tabir ettikleri bozukluklara karşı çeşitli terapiler, uygulamalar geliştirmeye başlamıştır.[66] Ahmed bin Sehl el-Belhî beden ve ruh hastalıklarını ayıran ve ayrı ayrı inceleyen, tartışan ilk isimlerdendir; ruhî hastalıkların zaman içinde bedenin hastalanmasına da yol açabileceğini de ortaya atmıştır. Ayrıca bugün depresyon olarak adlandırılan bozukluğu tanımlamış ve iki tipinden bahsetmiştir birincisi bir kayıp veya başarısızlık gibi sebeplerden oluşabilen ve psikolojik yollarla tedavi edilebilecek depresyon, diğeri ise sebepleri bilinmeyen fakat muhtemelen fizyolojik sebeplerden olan ve fiziksel tıp yöntemleriyle tedavi edilebilecek olandır. Psikoloji alanındaki bir başka önemli bilim insanı da İbn-i Sina’dır. İbn-i Sina, bugün nöropsikiyatrik durumlar olarak tanımlanan halüsinasyon, insomnia, mani, kâbus, melankoli, demans, epilepsi, felç ve tremor gibi birçok durumu incelemiş ve René Descartes, Batı’da psikolojinin modern felsefi formunun temellerinin oluşmasına katkıda eserlerinde önemli psikolojik meseleleri ele alan Descartes kendisi bir hekim olmasa da çeşitli anatomi çalışmaları yaptığı bilinmektedir. İngiliz hekim Thomas Willis ise tıbbî bir disiplin olarak psikolojinin ortaya atılmasında önemli rol oynamış, beyin fonksiyonları doğrultusunda psikolojiye yaklaşım olsun yaptığı yoğun anatomik çalışmalarla olsun psikolojiye büyük katkılarda bulunmuştur. Ayrıca daha sonraları deneysel psikolojinin gelişiminde John Locke ve David Hume gibi filozofların büyük etkisi ne kadar antropolojinin kökeni Batı’daki Aydınlanma süreci ve devamındaki erken dönem modern düşünceleriyle ilişkilendirilse de, bu dönemlerden çok önce bugün antropoloji içerisinde yer alan konulara dair araştırmalar yapılmıştır. Örneğin el-Biruni Hint yarımadasının halkları, gelenekleri ve dinleri üzerine birçok araştırmada bulunmuştur ve genel olarak antropoloji alanına girecek çok çeşitli araştırma ve çalışmaları sonucu zaman zaman “ilk antropolog” olarak anılmıştır. Biruni, Orta Doğu, Akdeniz havzası ve Güney Asya kültür ve dinleri üzerine önemli mukayeseli incelemeler yapmıştır. Ayrıca İbn Haldun ile birlikte Biruni bazı akademisyenler tarafından İslam antropolojisine yaptıkları katkılar sebebiyle olarak antropolojinin gelişimi doğa tarihinden doğmuştur ve ilk dönemlerde özellikle Avrupalı güçlerin kontrolündeki kolonilerdeki yaşamın, yerli insanların ve onlarla ilgili olguları kültür, dil, din gibi araştırılmasını içermiştir. Antropoloji 19. yüzyılda gelişmiş, özellikle 1860’lardaki bilimsel gelişmelerden, özellikle de biyoloji ve filoloji gibi dallardaki gelişmelerden, etkilenmiştir. Öncü antropologlardan İngiliz Edward Burnett Tylor, Darwin’in evrim kuramını temel alarak antropolojik çıkarımlar yapmış, medeniyetin gelişimiyle idrakın gelişiminin doğru orantılı olduğunu savunmuştur. Ayrıca çağdaş bazı kırsal veya avcı-toplayıcı halkları evrimsel gelişim açısından geride görüp, primitif yani “ilkel” olarak değerlendirmiştir. 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarında antropoloji görece sosyal anlamda daha az gelişmiş olarak görülen halklar üzerine yoğunlaşmaya devam etti. 20. yüzyılın ikinci yarısında antropologlar daha Üçüncü Dünya ülkelerindeki daha kompleks yapılarla ilgilenmeye başlamış, daha sonraları, 1970’lerle birlikte, çağdaş Batı ülkelerini antropolojik olarak incelemeye başlamışlardır ki antropoloji için büyük bir adım olmuştur. Çağdaş Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde odaklanan antropoloji çalışmalarında gerek genel olarak toplum, gerekse etnik ve dini azınlıklar konu edilmiştir; bunu da bazıları Batılı, kolonileri inceleyen antropolojinin Batı’yı inceleyen ve Batılı perspektifleri, kanıları Batılı olmayanlar sürekli olarak sınanan bir dala dönüşmesi olarak doğru20. yüzyılın başlarından itibaren bilimdeki ilerlemeler büyük hız kazanmış ve akademik çevrenin, daha elverişli bir araştırma ortamına kavuşması bu ilerlemeyi tetiklemiştir. Bilimle uğraşmak bir prestij haline gelmeye başlamış ve etkilerini göstermeye başlamıştır. Alfred Nobel’in vasiyeti üzerine 1901’den itibaren verilen Nobel Ödülleri bilimin prestij yönünü sergiler. Bu tip ödüllerle, bilime olan teşvik arttırılmakta ve araştırmalar için gerekli paralar sağlanmaya çalışılmaktadır.
Herkese merhaba! Web sitemizi ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederiz, burada Codycross Game'in tüm cevaplarını bulabilirsiniz. Codycross, android ve apple mağazasında en iyi bulmaca kelime oyunları tarafından bilinen Fanatee tarafından geliştirilen yeni harika bir kelime oyunu. Dünyaya çarpması ve gezegenimiz hakkında bilgi edinmenize yardım eden dost canlısı CodyCross'a katılın! Gezegenimizin dünyasını açığa çıkarırken uzayda ve zamanda seyahat edin tarih ve insanlığın bu zorlu kelime oyununda temalı bulmacalar aracılığıyla başarıları. Bulmacaları çözün ve güzel sahneleri keşfedin, bilgi ve becerilerinizi eşsiz bir kelime oyununda kullanın. Her doğru cevabın bulmacayı tamamlamana ve gizli kelimeyi ortaya çıkarmasına daha fazla götürdüğü yer! Cevaplar açık tutmak için birkaç sayfaya bölünmüştür. Bu sayfa Bir bilim dalı ile ilgili yazılmış bütün kaynaklar bulmacanın cevaplarını içermektedir. Bir bilim dalı ile ilgili yazılmış bütün kaynaklar Bu seviyeye çözüm literatür Seviye listesine geri dön Loading comments...please wait... Daha fazla oyun
bir bilim dalı ile ilgili bütün kaynaklar